bugün

entry'ler (46)

beni ne kadar çok seviyorsun

+beni ne kadar seviyorsun?
- üç metre.

yaşanmıştır:)

aklidengegorecelibikavramdir

nicki altındaki entrylerin 3'de 1'i kendisine aittir. cevap vermeden duramaz. belli ki sindirim sorunu var. açtığı başlıklar ilgi görmezse daha sonra 2. entryi kendi girer. ister ki bana saldırsınlar ben de onların foyalarını(kendince) ortaya çıkartayım falan. bu arkadaşa göre her şeyin sebebi islamdır. misal ismail güldüren başlığına girdiği entrye bak anlarsın ne demek istediğimi. küçümsemek için söylemiyorum ama çok dikkate alınacak biri değil bence. tutarsız da tabii. bi taraftan düşmanı olduğu kişileri kan dökmekle suçlar ama diğer taraftan istiklal mahkemeleri kurulsun çığırtkanlığı yapar, üstüne de insanlıktan bahseder. tuhaf.

hee unutmadan; bir de her şeyi bildiğini zannetmesi var ya, tadından yenmez.

metrobüs fiyatını eleştiren zihniyet

yapılan bu tür uygulamaların lütuf değil de hizmet olduğunu düşünen, bu hizmetlerin zaten kendisinden oluk gibi kesilen vergilerle yapıldığını bilen, şehir içi ulaşımın bir lüks değil insani bir hak olarak gören ve ayrıca bu uygulamaları yapan belediye vb. kurumların kar amacı gütmemesi gerektiğini farzeden zihniyetle aynı olması kuvvetle muhtemel.

kutsal emanetleri putlaştırmak

allah resulü'ne ait olup olmadığı bile emin olunmayan bir takım şeyler kutsallaştırılırsa putlaşması bonus olarak yanında kaçınılmazdır. ki kendisine ait olsa bile bir hırka, bir kıl tanesi kutsal mıdır? bence asıl soru bu.

en iyi sound track albüm

(bkz: arizona dream)
(bkz: the fountain)

tüm zamanların en iyi filmi

ittifakla citizen kane'dir. sinemanın akışını belirlemiştir.

kadir gecesi

(bkz: tesbih namazı)

minder amiri

buzdağının görünen kısmıdır.

kıraç ın ben müslüman milliyetçi komünistim demesi

(bkz: nabıza göre şerbet vermek)

aya nikola butik otel

kesinlikle tavsiye etmem.

yazık verdiğiniz onca paraya. iki kişi gecelik oda fiyatı hafta içi 250 tl ve hafta sonu 300 tl.
ayrıca en az iki gün ayırtmak zorundasın odayı.
kış sezonu bi de, kim bilir yazın nasıl bir fiyat geçiriliyordur .

oda pislik içinde yatarken bile iğreniyorsunuz.
elini attığın her eşya elinde kalıyor.
hamam diye gösterilen banyo tam bir kazık, iki kurna koyunca hamam olmuyor.
kahvaltı desen 5 çeşit zeytinle sofrayı kalabalık göstererek eksikleri saklayamazsın.

personelin denyoluklarına hiç girmiyorum bile...

soğuktan donmuşuz odalar esintiden uçacak neredeyse
odun istiyorsun, saçma, yalandan bahane.
neymiş odunluk çökmüş de odunları çıkaramıyorlarmış o yüzden idareli kullanmamız gerekiyormuş.
odunları çalmak zorunda kaldık en sonunda.
ne kötü bir yalandır...

ben sana parayı öderken bahane sunuyormuyum.
tamı tamına alıyorsan paranı, karşlığında vaad ettiğin hizmeti sunmak zorundasın.

4 yıldızlı otel fiyatına 2 yıldızlı otel hizmeti (o iki yıldızı da manzara ve şöminesine verilir ancak)

yaşadığımız son şok ise ödemeyi yaparken gerçekleşti.
odaya istediğimiz iki tabak salata ve biraz peynir için ekstra 120tl fiyat çıkarmışlar.
kelimelerin bittiği andır artık...

kurak but

(bkz: sustafa mandal)

okyanus

(bkz: bir bardak sümen altı paket okyanus)

takım giyince beraat edeceğini zanneden sanık

- objection your honor takım sarardandı ama.

nihat doğan ın israil i uyarması

nede olsa, bir zamanlar arkasında sabahların sultanı vardı *

okul zilinin requiem for a dream ile calmasi

bu güzel filmin bu kadar muhteşem müziği her saçma habercik kanallarından böyle fütursuzca tüketildiğindendirki, çocuklarda da korkuya sebebiyet verebilir.

teyzelerin popolarının üzerinde oluşan ikinci popo

(bkz: koltukdur o koltuk)

yapı kredi nin adios kredi kartı reklamı

diğer her tip kredi kartı reklamlarında olduğu gibi hesabında bol rakamları olanlar için gayet mayhoş bir reklam.

bir gecede kaşların beyazlaması

saçlar dururken kaşların beyazlaması durumun pek de üzüntü vermediğini gösterir.

herhangi haziran

...
biz
herhangi bir vakitte
dört kişiydik.
o zamanlar her zaman daha haziran
tümü gece oluyordu olan
alnımızdaki leke simsiyahtı,
kazıdıkça altından başka renkler çıkan.
biz tek gayesi olan dört anlamdık
korkmazdık ve sapmıyorduk yolumuzdan
en istekli halimizdi düşlerimizdeki yaşam.

bazen bir anahtar oluyordu hayatımız
bilmeden bir kapı arayan
bazen kilitli bir hal alıyorduk
yanlış anahtarlarla acıyan.

aşk bizde su gibiydi
neyse o oluyorduk.
akıyorsak ırmak deniliyordu bize,
durgunsak deniz, bir ağaca can,
bir avuçtaysak sahibine hayat da verebilirdik
kiminin gözyaşına karışır
onda ağlanmak isterdik.
biz su gibiydik
bulutlar bizi yüklenince gri olurdu,
yağmur bizi yağardı
yaprakta yeşil, bir çiçekte kırmızı olurduk
biz anlam veriyorduk her şeye,
bizimle renk buluyordu her mekan
oysa unuttuğumuz bir şey vardı
eksiliyorduk almadığımız zaman

biz nereye gidersek gidelim
sızıları da götürüyorduk yanımızda
sözlerimiz kapılmıyordu ama hayata
gerçek bellemiştik çünkü bulunduğumuz yolu
paçalarımızı gündüze bulaştırmadan yürüdüğümüz
o günlerde pek belli olmuyordu akşamın sağı solu.
geceyi ağustos böceklerinden dinliyorduk
bir sabah bir kumru anlattı çünkü bize,
ağustos böceğinin bir yıldıza olan aşkını
ama biz ona söylemedik
yıldızın bir kırmızı düşü kandırdığını
anlatamadık bize bile, bizden neyi aldığını.

biz
herhangi bir vakitte
dört renktik.
biz
herhangi bir cümlede
tek nedendik.
biz
herhangi bir nedenle
bizdik.
zaman, hala daha haziran.*

sırrı sakık

(bkz: beyaz kürt)